uzun süredir ayağında artık kangrene dönen yarayla çebelleşiyordu.fakat yine de dilinden toprağının türküleri eksik olmazdı.Rumeli türküleri onun için en iyi antidepresandı .mahalledeki yaşıtları birer birer ölüyordu.''sıra sana geldi Ali aga'' diyorlardı.''yok be mori benim bir şeyim yok ki,şekerim yok,tansiyonum yok te bu yaradır sadece,ezrail bana gelmez daha'' derdi.
ummadığın taş hep baş yararmış o misal,ezrail mahalleye gelmişti bi kere.görevini yapacaktı.bir gün yine yataktan zar zor kalkmış,bahçede tahta bir sandalyede güneşe karşı oturmuş türküsünü mırıldanıyordu uzaklara bakarak.................
bitola moj roden kraj
jas te sakam od srce znaj
bitola moj roden kraj
jas te sakam za tebe peam..........(bitola güzel memleketim,seni bütün kalbimle seviyorum,bitola güzel memleketim seni seviyorum sana şarkı söylüyorum)
iyi ki türküler vardı,iyi ki bunca büyük acılar ,hasretler çekerken onu hala gülümsetebilen ezgiler vardı.doktor ayağını kesmek zorundayız Ali amca yoksa bu ayak daha fazla götürmez seni bilesin demişti,kestirir miydi daha geçen yıl komşusu sütçü Murtaza 'nın da ayağını kesmişlerdi yara var diye ,sonra bacağını kestiler dedi,ee ne oldu,yine de öldü aynı yıl hem de acıları benden bile fazlaydı,kandırır bu doktorlar mori,ben ayağımı falan kestirmem derdi.fakat bilhassa geceleri ilan var sanki,ilan zehri akıtmış gibi acır bre derdi.çoktu acıları.yaralar hep yardan hediyeydi herkese,ona da yari vatanından hediyeydi,belki o yüzden vazgeçemezdi yarasından.yara kanadıkça acır,acıdıkça yari vatanı gelirdi aklına.yine de inanmazdı bu yaranın onu öldüreceğine.yar sadece yara bırakır öldürmeye kıyamazdı ki.memleketini doğduğu toprakları Manastır Pirlepe'yi bir anlatışı vardı sanardın cenneti anlatır,sanardın ölmüş cenneti görmüş de anlatır.bu sevgi,bu özlem onu bir nebze ayakta tutardı.ya da daha da yaralardı o bilmezdi.............
bir gün ağrıları dayanılmaz bir noktaya geldi,her ne kadar kabul etmese de ezrail galiba onun evine gelmişti,evin tavanın köşelerine baktı,görüyormuş gibi orada birini selamün aleyküm dedi,bu belki bir sanrı belki gerçekten azraille selamlaşmaktı.bilinmez.çocukları vardı yanında hepsiyle helalleşip
ezrail işini yapmadan bir cigara verin de içeyim mori dedi.idama giden mahkumun son isteğiydi bu.son defa tüttürdü cigarasını ve ölüme inat,ezraile inat son türküsünü mırıldandı ......................
25 Kasım 2016 Cuma
20 Kasım 2016 Pazar
Kasımpatı
aylardan Kasım diye değil
ben her mevsim içimde bir kasımpatı büyüttüm
çiçeklerin en güzeli değildi belki
fakat kışa en razı çiçekti.
fakat kışa en razı çiçekti.
..........
ben her mevsim içimde bir kasımpatı büyüttüm
gri Ankara'da olabildiğince gri bir hayatın
gül kadar nazı,işvesi olmayan çiçeği,
yazdan vazgeçmiş
kışa teslim bir ruhun
diğer çiçekler içinde kaybolmuş çiçeği.
aslında hepimiz kaybolmadık mı
hepimiz için fazla büyük değil mi bu dünya?
yakında buz tutar.
kasımpatı
kurur gider bu koca dünyada
ben her mevsim içimde bir kasımpatı büyüttüm
gri Ankara'da olabildiğince gri bir hayatın
gül kadar nazı,işvesi olmayan çiçeği,
yazdan vazgeçmiş
kışa teslim bir ruhun
diğer çiçekler içinde kaybolmuş çiçeği.
aslında hepimiz kaybolmadık mı
hepimiz için fazla büyük değil mi bu dünya?
yakında buz tutar.
kasımpatı
kurur gider bu koca dünyada
kasımpatı kuruyup yok olacak diye
niye seviniyorsun?
hayatı ölüm var ediyorsa
mutlak son herkes için
hep o kapının ardında
şanslıysan yanında güzel anılar getirirsin
değilsen
kasımpatı kadar bile olamazsın
çürür gidersin..............
niye seviniyorsun?
hayatı ölüm var ediyorsa
mutlak son herkes için
hep o kapının ardında
şanslıysan yanında güzel anılar getirirsin
değilsen
kasımpatı kadar bile olamazsın
çürür gidersin..............
14 Kasım 2016 Pazartesi
hak etmek
kim ne hak ediyor biliyor musun?
bile isteye sırtını dönüp gittiğin o yıllar
affedilmemeyi hak ediyor
kine düşman bu kalbim
sende kini hak ediyor.....
.............
kim ne hak ediyor biliyor musun?
kimseye suç yüklemeden ruhun ,
ben ne yaptım demeyi hak ediyor
ellerine verilen her çiçek bahçesini solduran sen
çiçeksiz kalmayı hak ediyor.....
.........
kim ne hak ediyor biliyor musun?
sen madde telaşındayken,
hayata gelmiş her ot,çiçek,böcek
hayvan,insan
yaşamayı hak ediyor.
daha yeni yeni hayat denen kara sevdaya tutulmuşken
kara toprağa girmemeyi hak ediyor...................
12 Kasım 2016 Cumartesi
Kavga
kavgan kendi hayatınsa
yakarsın tüm gerçekleri
tüm yazılmış yazılmamış kanunları
inançları,tanrıları.
kendi gerçeklerini yaratırsın
kimse inanmasın o gerçeklere
kimse olmasın ya yanında
ne farkeder
başı,sonu yalnızlık değil mi zaten
kaç ölü gördün sevdiğiyle gömülen
bu kavga senin kavgan
can tene küsmüş
madem
sana sessiz sedasız ölmek yaraşmaz
kavgan da
ölümün de gürültülü olsun
bu kavgaya düğün,dernek kurulsun
davul yerine
kurşunlar sıkılsın
konfeti yerine
takvim sayfaları atılsın yollarına
yaşamaktan vazgeçtiğin
sarı takvim sayfaları
....
kavgan kendi hayatınsa eğer
korkularını da yakarsın
hayatını da.........
........
10 Kasım 2016 Perşembe
Sınırlar
ne çok sınır var önünde
dikenli tellerden örülü duvarlar
istediğin kadar görmezden gel
çarpacaksın...
elin yüzün kanayacak çarptıkça
zaman geçtikçe hayallerin kanayacak
çarpmam sandığın her sınır
bir mayın olacak yüreğinde patlayacak
.....
dikenli tellerden örülü duvarlar
istediğin kadar görmezden gel
çarpacaksın...
elin yüzün kanayacak çarptıkça
zaman geçtikçe hayallerin kanayacak
çarpmam sandığın her sınır
bir mayın olacak yüreğinde patlayacak
.....
8 Kasım 2016 Salı
Manastır
''Manastır'ın ortasında var bir çeşme
Canım çeşme
Bu yurdun kızları hepside seçme
Biz çalar oynarız........''
......
Manastır'dan ayrılalı elli yıl olmuştu.hala Manastır türküleri söyler,köyünü hayal ederdi türkülerini söylerken.hayallerde mekanlar hiç değişmiyor.zaman uğramıyor hayallere.hayallerinde köyü hep bıraktığı gibiydi,zaman değmemiş olabilir miydi hiç o küçük köyüne , yemyeşil ovalara , iki katlı ahşap evlere,ovalar boyunca uzanan yemyeşil bağlara...hayaller hepimizin özgürlük alanı.kimsenin dokunamayacağı en gizli bahçelerimiz.o da köyünü hep çocukluğundaki gibi hayal ederdi.hayali bile güzeldi...
zaman geçtikçe hasret büyüyordu.sanki doğduğu şehre gitse yine yedi yaşında,yine annesi hayatta,yine Petro sokağın başında olacaktı.o yüzden sürekli beni oraya getirin diyordu.doğduğum topraklara getirin.ölmeden önce son bir kez göreyim;bir avuç toprak alayım köyümden yarın bir gün ölünce mezarımın üstüne atın.memleket toprağıdır.ana gibi sarar cansız bedenimi.vasiyetimdir ha unutmayın..memleket özlemi daha ne kadar derinden anlatılabilirdi ki..daha ne kadar çok özlenebilirdi bir kara parçası......
yarı Bulgarca ,yarı Arnavutça,yarı Sırpça yarı Türkçe'ydi kullandıkları dil.bir kültür mozaiğiydiler.yaşadıkları coğrafyanın her rengi mevcuttu dillerinde,sözlerinde,yaşam şekillerinde.yüzyıllardır kardeşçe yaşamış milletlerin son temsilcileriydiler.onlardan sonra gelen nesil yani bizler belki onlar kadar bu yüzden hoşgörülü değildik.belki bu yüzden hep anlayış sadece dilimizdeydi.yüreklerimiz belki bu yüzden kaskatı.önyargılarımız bıçak gibi keskindi.
.............
Canım çeşme
Bu yurdun kızları hepside seçme
Biz çalar oynarız........''
......
Manastır'dan ayrılalı elli yıl olmuştu.hala Manastır türküleri söyler,köyünü hayal ederdi türkülerini söylerken.hayallerde mekanlar hiç değişmiyor.zaman uğramıyor hayallere.hayallerinde köyü hep bıraktığı gibiydi,zaman değmemiş olabilir miydi hiç o küçük köyüne , yemyeşil ovalara , iki katlı ahşap evlere,ovalar boyunca uzanan yemyeşil bağlara...hayaller hepimizin özgürlük alanı.kimsenin dokunamayacağı en gizli bahçelerimiz.o da köyünü hep çocukluğundaki gibi hayal ederdi.hayali bile güzeldi...
zaman geçtikçe hasret büyüyordu.sanki doğduğu şehre gitse yine yedi yaşında,yine annesi hayatta,yine Petro sokağın başında olacaktı.o yüzden sürekli beni oraya getirin diyordu.doğduğum topraklara getirin.ölmeden önce son bir kez göreyim;bir avuç toprak alayım köyümden yarın bir gün ölünce mezarımın üstüne atın.memleket toprağıdır.ana gibi sarar cansız bedenimi.vasiyetimdir ha unutmayın..memleket özlemi daha ne kadar derinden anlatılabilirdi ki..daha ne kadar çok özlenebilirdi bir kara parçası......
yarı Bulgarca ,yarı Arnavutça,yarı Sırpça yarı Türkçe'ydi kullandıkları dil.bir kültür mozaiğiydiler.yaşadıkları coğrafyanın her rengi mevcuttu dillerinde,sözlerinde,yaşam şekillerinde.yüzyıllardır kardeşçe yaşamış milletlerin son temsilcileriydiler.onlardan sonra gelen nesil yani bizler belki onlar kadar bu yüzden hoşgörülü değildik.belki bu yüzden hep anlayış sadece dilimizdeydi.yüreklerimiz belki bu yüzden kaskatı.önyargılarımız bıçak gibi keskindi.
.............
4 Kasım 2016 Cuma
Zamane Yasları
ne sandın ne kadar sürer bir ölümün yası
şimdilerde beş gün
bilemedin bir hafta.
sonra hayata devam...
anayı ,babayı
sevgiliyi,eşi
unuturlar
zamanın kalpleri
dikerler başına bir servi ağacı
kendilerinden hayırlı
hiç yaşamamışsın gibi
unutup giderler
kalmış gibi hakkı
helal edip
unuturlar unuturlar.......
şimdilerde beş gün
bilemedin bir hafta.
sonra hayata devam...
anayı ,babayı
sevgiliyi,eşi
unuturlar
zamanın kalpleri
dikerler başına bir servi ağacı
kendilerinden hayırlı
hiç yaşamamışsın gibi
unutup giderler
kalmış gibi hakkı
helal edip
unuturlar unuturlar.......
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kumrularin sesleri kesildi Yaz günleri gibi günaydın demiyorlar bana artık. Olsun . Iyi olsunlar da Varsın başka gökyüzü altında yaşasinla...
-
Her şey belkiyle başlıyor Keşke ile sona eriyor Ne çok kandırıyoruz kendimizi Ne çok heba ediyoruz canıım yıllarımızı Oysa dağ gibi ,taş gib...
-
Kimseye sabırlı olmak zorunda değilsin Sabır hiç de bize öğretildiği gibi Bir erdem değil Çoğu zaman aptallık Çaresizlik Güçsüzlük. Her şey...
-
uzun süredir ayağında artık kangrene dönen yarayla çebelleşiyordu.fakat yine de dilinden toprağının türküleri eksik olmazdı.Rumeli türküleri...